Ayakkabının
tarihi kıyafetlerin tarihi kadar eskidir. Eski çağlarda çoğu insan, tabanı
deriden ya da tahtadan sandallar giyerdi. Eski Yunanlıların avlanırken çizme
giydikleri bilinmektedir. Ortaçağda, ayağı sarması için yumuşak deri ya da
kumaştan yapılan ayakkabıların burunları sivriydi. Daha sonraki tarihlerde mantar
topuklu şosonlar moda oldu. Ama kötü havalarda ya da çok yağışlı bölgelerde
tahta tabanlı ayakkabılar da giyiliyordu.
17.
yüzyılın başlarında ayakkabıların yerini alan yüksek topuklu uzun çizmeler,
evde bile giyiliyordu. Sonraları, dantelli çorapların görünmesi için çizmelerin
üst kenarları dışa doğru kıvrıldı. 1660'tan sonra siyah, üzeri bağcıklı ya da
tokalı, kalkık kare burunlu ayakkabılar çizmenin yerini aldı. Kadın
ayakkabıları erkek ayakkabılarının modasını izledi. 17. yüzyıldan başlayarak,
sivri burun ve yüksek topuklarıyla özgün bir biçim aldı.
1720'lere
kadar kare burunlu ayakkabılar yaygındı. Bu tarihten sonra bunların yerini
yuvarlak burunlu ayakkabılar aldı. 1770'lerde üstte geniş kıvrımları bulunmayan
uzun çizmeler moda oldu. 18. yüzyılda kadın ayakkabıları saten ya da brokardan
yapılıyor ve toka, kurdele ya da fiyonklarla süsleniyordu. Yüksek topuklu
ayakkabılar 1790'da tümüyle ortadan kalktı. Sokaklar ve yollar öylesine kötü ve
çamurluydu ki, insanlar evden dışarıya çıkarken şosonlarını giymek zorunda
kalıyorlardı.
19.
yüzyılda kadın ayakkabıları saten ya da kadifedendi ve topuksuzdu. On yıl sonra yüksek topuklar yeniden moda
oldu, çizmeler de yanları düğmeli olarak yapılmaya başlandı.19. yüzyılda
kadınlar fabrikalarda ve bürolarda çalışmaya, ayrıca yürüyüş ve bisiklete
binmek gibi sporlar yapmaya başlayınca daha sağlam ayakkabılar kaçınılmaz hale
geldi. Bağcıklı rahat yürüyüş ayakkabısı Birinci Dünya Savaşı (1914-18)
sırasında ortaya çıktı. Günümüzde de ayakkabı yapımında moda önemli rol
oynamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder